18.04.2013

ŞENKÖY 3



 





















DEVRİMİN AMACINI KAVRAMIŞ OLANLAR SÜREKLİ
OLARAK ONU KORUMA GÜCÜNE SAHİP OLACAKLARDIR. M.KEMAL ATATÜRK.







Benden eğerimi isteyin vereyim, atımı isteyin vereyim, çadırımı isteyin vereyim, fakat, Vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin, vermem. (METE)






ER İSEN ERLİĞİN MEYDANA GETİR
KADİR MEVÂM NOKSANIMI SEN YETİR
BANA DERLER GAM YÜKÜMÜ SEN GÖTÜR
BENİM YÜK GÖTÜRMEYE DERMANIM MI VAR
Dadaloğlu




DÜNEDAİR NE VARSA DÜNDE KALDI CANCAĞAZIM
BUGÜN YENİBİR GÜN YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM.

MEVLANA.












OĞUZ ATA...







Türkmen Milleti, Allah;ın nazar ettiği ve sevdiği bir millettir. Bu hakikatı göze çarpan şu gerçekte görmekteyim: Allah Teâlâ Türkmenleri sevdiği için beşbin yıldan beri onları yaşatmaktadır. Eğer sevmeseydi, onu zamanın çarkları arasında çoktan yok ederdi. Yaratan;ın sevdiği dinimizi, inancımızı, milli haysiyetimizi, milli geleneklerimizi korumak ve onları değiştirmeden yeni tarihi döneme aktarmakta Türkmen fertlerine büyük görev düşmektedir.
RUHNAME.


BİLGE KAĞAN: "Türk Milletinin, Türk Devletinin adı,sanı yok olmasın diye çalıştım. Az milleti çok, aç milleti tok kıldım. Yoksul milleti zengin, tutsak milleti efendi kıldım. Bunca yere Türk adını, Türk şanını ulaştırdım... Beyleri doğru olunca millette doğru olur... Bilgisiz kağanlar tahta oturmuş, kötü kağanlar gelmiş, bunların buyruk beyleri de bilgisizmiş. Bu durumdanda düşmanları yararlanmış; kardeşi kardeşe, milleti birbirine düşürmüş. Bu tuzağa düşen Türk milleti; il tuttuğu toprağı elinden çıkarmış, oğulları köle, kızları cariye olmuş. Türk adını bırakıp yabancı, adlar almaya başlamış, düşmana boyun eğmişler, işlerini güçlerini yabancılara vererek onlara hizmet etmişler. Düşmanlar, Türk milletini yok edeyim, soyunu kurutayım diye uğraşıyormuş. Türk milleti yok olmaya gidiyormuş Ancak Tanrı, Türk Milleti yok olmasın, millet olarak kalsın diye... Tanrı güç verdiği için; ilsiz, öndersiz kalmış, töresini yitirmiş milleti... Atalarım töresince yeniden düzenlemiş... Kötü kişi gelip, birliğini bozmasın. Silahlı gelip seni dağıtmasın... Üstte gök çökmedikçe, altta yer varılmadıkça, Türk milleti senin devletini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti; titre ve kendine dön...!"

















HOCA AHMET YESEVİ.

Bati Türkistan’da Çimkent’in dogusundaki Sayram (Kazakistan) kasabasinda dogmustur. Babasi ,Seyh Ibrahim’dir. Annesi Musa Seyh’in kizi Ayse Hatun’dur. Ahmet Yesevi önce annesini, yedi yasindayken de babasini kaybetti. Ablasi Gevher Sehnaz ile Yesi’ye göçtüler. Burada ilk tasavvuf terbiyesini Arslan Baba’dan aldi. Bir yil içinde Arslan Baba da vefat edince Buhara’ya gitti. Buhara’da zamanin büyük alemlerinden dersler aldi. Seyh Yusuf Hemedani’ye baglandi. Uzun süre seyhinden dersler aldi ve onun üçüncü halifesi oldu. Seyhinin 1140 yilinda vefati üzerine birinci ve ikinci halifelerinden sonda 1160 yilinda irsat postuna oturdu.

Bir süre sonra bu makami dördüncü halifeye birakarak Yesi’ye geri döndü. 1166 yilinda vefat edinceye kadar irsatlarini Yesi’de sürdürdü.

Ahmet Yesevi ilk Türk tarikati olan Yeseviligin kurucusudur. Yesevilik’ten dogan birçok tarikat Orta Asya ve Anadolu’da asirlarca Türk halkinin manevi cephesini beslemistir. Anadolu’nun Türklesmesinde ve Islamlasmasinda onun yetistirdigi alimlerin büyük etkisi olmustur.

Ahmet Yesevi’nin siirlerine “Hikmet” siirlerinin toplandigi kitaba da “Divan-i Hikmet” adi verilir.


HİKMET

Durmadan huzurunda Allah desem
Ağlayarak zikr edip Rabb’im desem
Kulu olup kulluğuna boyun sunsam,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
Zekeriyâ gibi başıma bıçkı koysam,
Eyyub gibi hem tenime kurtlar salsam,
Mûsâ gibi Tûr Dağı’nda tâat kılsam,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
Yûnus gibi deniz içinde balık olsam,
Yûsuf gibi kuyu içinde vatan tutsam,
Yâkub gibi Yûsuf için çok ağlasam,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
Mâruf gibi iş bu yola adım atsam,
Mansur gibi candan geçip dâra konsam,
Dâr üstünde şevklenerek Hakk’ı desem,
Bu iş ile yâ Rab seni bulur muyum?
Şiblî gibi âşık olup semai kılsam,
Bayezid gibi gece gündüz Kâbe’ye varsam
Kâbe içine yüz sürüp ağlayıp dursam,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?
Kul: Hâce Ahmed, kulluk içre sabit olsam,
Zâkir olup Hakk’ı anıp, Rabb’ım desem,
Zikirinde şevklenerek kavrulup yansam,
Bu iş ile yâ Rab, seni bulur muyum?

Hoca Ahmed Yesevî


DÜNYADAKİ TÜRK DEVLETLERİ.

1- TÜRKİYE CUMHURİYETİ
2- KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
3- NAHCİVAN TÜRKLERİ
4- AZERBAYCAN CUMHURİYETİ
5- TÜRKMENİSTAN CUMHURİYETİ
6- ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ
7- KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ
8- KIRGIZİSTAN CUMHURİYETİ
9- ALTAY TÜRKLERİ
10- HAKAS TÜRKLERİ
11- TIVA TÜRKLERİ
12- SAHA CUMHURİYETİ
13- BAŞKURDİSTAN CUMHURİYETİ
14- TATARİSTAN CUMHURİYETİ
15- ÇUVAŞİSTAN CUMHURİYETİ
16- BOSNA HERSEK'DE YAŞAYAN TÜRKLER
17- DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ
18- SARI UYGUR VE SALUR TÜRKLERİ
19- DAĞISTAN TÜRKLERİ
20- KUMUK TÜRKLERİ
21- ÇEÇENİSTAN-İNGUŞETYA ÖZERK BÖLGESİ
22- KABARTAY-BALKAR TÜRKLERİ
23- KARAÇAY-ÇERKES ÖZERK BÖLGESİ
24- KABARTAY-BALKAR TÜRKLERİ
25- KARAÇAY-ÇERKES ÖZERK BÖLGESİ
26- AHISKA TÜRKLERİ
27- KIRIM MUHTAR CUMHURİYETİ
28- GAGAVUZ TÜRKLERİ
29- BATI TRAKYA TÜRLERİ
30- MAKEDONYA TÜRKLERİ
31- KOSOVA TÜRKLERİ
32- BATI VE ORTA AVRUPA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
33- FİNLANDİYA TÜRKLERİ
34- SAHA TÜRKLERİ
35- DOĞU SİBİRYA TÜRKLERİ
36- TOBOL TÜRKLERİ
37- TATAR ÖZERK YÖNETİMİ
38- BAŞKURT TÜRKLERİ
39- MİŞER TÜRKLERİ
40- NOGAY TÜRKLERİ
41- STAVROPOL TÜRKLERİ
42- AZERBAYCAN TÜRKLERİ
43- IRAK TÜRKLERİ
44- SURİYE TÜRKLERİ
45- HORASAN TÜRKLERİ
46- AFGANİSTAN TÜRKLERİ
47- TACİKİSTAN TÜRKLERİ
48- KAŞGAY TÜRKLERİ
49- HAMSE TÜRKLERİ
50- MOĞOLİSTAN HOTUN TÜRKLERİ
51- MOĞOLİSTAN KAZAK TÜRKLERİ
52- ABD VE KANADA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
53- AVUSTURALYA'DA YAŞAYAN TÜRKLER
54- ŞOR TÜRKLERİ
55- KARAKALPAKİSTAN TÜRKLERİ
56- TELEÜT TÜRKLERİ











KAŞGARLI MAHMUT
DİVANI LÜGATİ'T-TÜRK.

Ant içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişaburlu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise akıl bunu emreder. Tanrı devlet güneşini Türk burçlarını yükseltmiş ve onların mülkleri üzerinde felekleri döndürmüştür. Tanrı onlara Türk adını vermiş ve yeryüzüne ilbay kılmış, hakanları onlardan çıkartmıştır. Dünya uluslarının yularların onlar eline vermiş, herkese üstün kılmıştır. Onlarla birlikte çalışanları aziz kılmış ve Türkler onları her dileklerini ulaştırmış, kötülerin şerrinden korumuştur. Onlara hedef olmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, onların yolunu tutmak, derdini dinletebilmek gönüllerini alabilmek için dilleriyle konuşmaktır.
Bir ad olarak Türk adını Tanrı vermiştir, dedik. Çünkü bize Kaşgarlı Halefoğlu Şeyh Hüseyin ona da İbn ül-Gurkî denilen kimse İbn üd-Dünya demekle tanılan Şeyh Ebû Bekr il-Müfid ül-Cürcanî'nin Ahır zaman üzerine yazmış olduğu kitabında Ulu Yalvac'a tanık varan bir hadis yazmıştır. Hadis şöyledir, ' Yüce Tanrı' -Benim bir ordum vardır. Ona Türk adını verdim. Onları Doğuda yerleştirdim. Bir ulusa kızarsam Türkleri o ulus üzerine musallat kılarım, diyor. İşte bu,Türkler için bütün insanlara karşı bir üstünlüktür. Çünkü , Tanrı onlara ad vermeyi kendi üzerine almıştır. Onları yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz ülkelerine yerleştirmiş ve onlara 'Kendi ordum demiştir. Bununla beraber Türkler güzellik, sevimlilik, tatlılık, edep, büyükleri ağırlamak, sözünü yerine getirmek, sadelik ,övünmemek, yiğitlik, mertlik gibi öğülmeye değer sayısız iyiliklerle görülmektedirler.

Alıntı.BenTürküm diyebilenler.


MAHMUT KAŞGARL1: "...Tanrının devlet güneşini Türk burçlarında doğurmuş olduğunu ve onların uçsuz bucaksız yurtları üzerinde güneşin hiç batmadığını gördüm. Tanrı dünya milletlerinin idare dizginlerini onlara verdi... onlara Türk adını Tanrı verdi... onları üstün kıldı. Tanrıya şükürler olsun ki Türküm, Türkçe’yi en iyi konuşan, en iyi anlatan, en doğru anlayan Türklerdenim... Ben Türklerin bütün şehirlerini, obalarını, bozkırlarını baştan başa dolaştım Bütün Türk boylarının dillerini, ağızlarını belledim... Türk dili ile Arap dilinin at başı beraber yürüdükleri bilinsin... Türkler esas 20 ana kökten oluşmuşlardır. Her boy ayrıca uruğlara bölünmüştür... Akıl, Türkçe’yi öğrenmeyi emreder... Türklerin oklarından korunmak isteyenler, onlara düşman değil dost olsun. Tatar, Türkten bir el-il'dir..."











OGUZ HANIN BAŞKENTİ ANTAKYA

Oğuzname ya da Oğuz Kağan Destanı’nın beş ayrı yazması vardır. Yazmalardan çıkarılan ortak bilgilere göre Oğuz Kağan, başkent Karakurum’dan ordusuyla yola çıkarak, Batı’ya yürüdü, İtil ırmağını geçtikten sonra Kafkasları denetim altına alarak bugün Ağrı denilen Alatağ’da ve ayrıca Karabağ’da yayladı. Daha sonra Anadolu’ya ve Irak’a hakim oldu, Şam üzerine yürüdü, Suriye teslim olduktan sonra dönerek Antakya’yı kuşattı, bir yıllık kuşatmadan sonra 90 bin askerini yerleştirerek tahtını burada kurdu. Oğuz Kağan üç yıl Antakya’da kaldıktan sonra Bağdat, Isfahan ve Herat üzerinden memleketine dönmeye karar verdi, Semerkant ve Buhara’ya da uğrayıp 50 yılda dünyayı fethederek memleketine döndü.










HATAYDAKİ TÜRKMENLER .




Hatay bölgesine Türkmenler ilk defa Abbasiler (750-1258) zamanında gelmeye başladılar. Bizanslılar zamanında Türkmen sayısı oldukça arttı. Çünkü, 1256-1265 yılları arasında Moğol Hükümdarı Hülagü hanın emriyle Anadolu;da katliama uğrayan 40 bin çadırdan fazla Türkmen, bir Kıpçak Türkü olan Memlûk Hükümdarı Baybars tarafından himaye altına almasıyla Hatayın yeniden canlanması, Antakya surlarının tamir edilmesi, camilerle donatılması, liman inşası ve şehrin İslamlaşması Baybars zamanında olmuştur. Hatay, gerek Anadolu'nun Türkleşmesi esnasında (Bu devirde Halep Türkmenleri) yörenin asli nüfusunu oluşturur. 14. ve 15. yüzyıllarda Halep, Antep ve Antakya bölgesine göç eden Türkmen boylarının başında Avşarlar ve Bayatlar SALUR  TÜRKMENLERİ geliyordu. Kuzey Suriye Avşarlarından olan Gündüzoğulları Amik Ovasında, Köpekoğulları Antepte ve Özeroğulları Dörtyol çevresinde yaşamaktaydı.
Hatay, Türkiye Cumhuriyeti'nin en kozmopolit illerinden birisidir. Çokkültürlü yapısını tarih boyunca kormumuş olan ilde aynı ulusa mensup birden fazla dini cemaat bile bulunmaktadır. En büyük nüfusa sahip alevi araplar ve sünni türklerin yanında, alevi türkler,azda olsa sünni araplar,Hristiyan Ortodoks ve Hristiyan Protestan Araplar, Maruni Araplar, Ermeniler ve diğer küçük topluluklar Hatay'ın çok kültürlü yapısının dinamiklerini oluştururlar.Ayrıca 1982 başlrından itibaten hataya Afganmulteci olarak Özbek türkleri iskan edilmiştir.



AVŞARLAR.


Avşarlar, diğer Oğuz boyları gibi, X. yüzyıldan itibaren Türkistan sahasında Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Türk tarihinde; Musul Atabeyliği (1127-1262), Huzistan Afşar Beyliği (1155-1195), Karaman-Oğulları Devleti (1250-1487), Germiyan-Oğulları (1260-1431), Dulkadır-Oğulları Devleti (1337-1515), Sevindik Han Afşar Beyliği (1482-1535), Nadir Şah ve İranda Afşar İmparatorluğu (1736-1804) gibi, devletler ve beylikler kurmuşlardır. Bunlardan başka, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Ramazanoğlu, Safevîler gibi, Türk devletlerinde en etkili Türk unsuru olmuşlardır. Ayrıca Avşarlar, Halep Türkmenleri, Danişmendli Türkmenleri, Boz-Ulus Türkmenleri, Yeni İl Türkmenleri, Musul Türkmenleri gibi, toplulukların arasında yer almışlardır.
Türkiye Selçukluları devleti Moğol istilâsı ile XIII. yüzyılda yıkılmıştı. XV. ve XVI. yüzyıl Osmanlı Tahrir defterlerinde Avşarlara ait pek çok yer adı görülmektedir. Bu yer adlarından anlaşıldığına göre Avşarlar, Anadoluda Kayılardan sonra ikinci sırada yer almaktadır.



BAYATLAR.


Orta Asya'da kalan, Bayat boyuna mensup bir kısım oymaklar ise, 13. yüzyılda Moğol istilasından kaçarak, Doğu Anadolu, Suriye ve Irak'a geldiler. 14. yüzyılda Kuzey Suriye'de, Bozok kolunun Avşar ve Beydilli boylarıyla birlikte yaşadılar. Yaz aylarında, yaylak olarak, Anadolu içlerine göçtüler.

Kuzey Suriye'de bulunan, Avşar ve Beğdilli boylarıyla birlikte 40.000 çadırdan fazla olan Türkmenlerin Bozok kolunu meydana getiren Bayatlar, bazı siyasî hadiselere katıldılar. Büyük bir ihtimalle Dulkadiroğulları Beyliğini kurdular. Maraş ve Elbistan bölgesinin yeniden iskânına katıldılar. 15. yüzyılın başlarında, Kara Tatarlardan boşalan Yozgat ve komşu yörelerde, Bozok oymakları yurt tuttu. Bunlar arasında, kalabalık sayıda Bayatlar da vardı. Bu Bayatlar, kışın Kuzey Suriye'ye gittikleri için, Şam Bayatı adını aldılar. Şam Bayatı'nın, bir kısım Akçalu (Ağçolu) ve Akçakoyunlu (Ağçakoyunlu) boylarının kollarıyla birlikte, Kaçar boyunu teşkil ettiler. 15. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Azerbaycan'daki Gence yöresine giden Kaçarların bir kısmı, 17. yüzyılın başlarında İran'ın Esterabad yöresine göç ettirildi. 18. yüzyılın son çeyreğinden başlayarak, 1925 senesine kadar İran'ı idare eden Kaçar Hanedanı, bu Kaçar koluna mensup olup Şam Bayatı'ndan çıkmış olması mümkündür.
Suriye ve Doğu Anadolu'nun Osmanlı Devleti topraklarına katılmasından sonra, bir kısım Bayatlar da diğer Türkmenler gibi geleneksel göçebe hayatlarını sürdürdüler. Yerleşik hayata geçenler de, köy hayatı içinde uzunca bir müddet yaylaya çıkma geleneğini bırakmadılar. Fakat, Osmanlı toplum yapısı içinde kaynaştılar. Boy adlarıyla anılmaz oldular.

Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde, Kuzey Suriye'deki ana Bayat kolu, yirmi obadan meydana gelmişti. Fakat bu obaların nüfusları fazla değildi. 16. yüzyılın ikinci yarısında boyun başında bulunan Bozca adlı boy beyi ailesi, boy halkından birçok kimseyi de yanına alarak İran'a gitti. Bunlar, orada Bozcalı adıyla anıldılar ve varlıklarını geçen yüzyılın sonlarına kadar korudular.



BEYDİLİLER

Moğol istilâsıyle, Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya geldiler, oradan, Türkmenlerle beraber Suriye’ye geçerek Memlûk devletine sığındılar. Sultan Baybars tara­fından, Türkmenlere yerleşmeleri için, Gazzeden Sis’e (Kozan) kadar olan topraklar verildi. Moğolların çökmesi üzerine Güneydoğu Anadolu’ya, İran’a giderek Dülkadiroğullan, Ramazanoğulları, Akkoyunlu ve Safevî devletlerinin kurulmasında rol oynadılar.

XVI.yy. da Anadolu’daki Beydili mensup­ları başlıca Halep Türkmenleri, Yeniil, Bozuluş ve Dülkadiroğulları adlı Türkmen illeri arasında yaşadılar. Halep Türkmen­leri içindeki Beydili kolu, çeşitli oymakları olan büyük bir koldu. Beydili kolunun 26. ve 27. oymakları dinî nitelik taşır. Sivas’­ın güneyinde, Yeniil’de bir Beydili kolu yaşamaktaydı. 1692′de Halep Türkmenleri ve Yeniil’e bağlı aşiretlerin bir kısmı Rakka’ya yerleştirildi.

 SALUR TÜKMENLERİ.
Salur Boyu İmgesi


DAĞ HAN.
Sembolü üç kuş
Bürğüt yani kral kartal
Salur boyu Oğuz Kağan Destanına göre Oguz Türklerinin 24 boyundan biridir.
bu boyların üç ok kolundan  dağ han soyunsan geldikleri kabul edilir.
Salur kelimesinin anlamı kılıç sallayan manasındadır
On üçüncü yüzyılda İran’ın Fars bölgesinde Salgurlular (Fars) Atabegliğini 
kurdular. Horasan ve Kirman’dan gelen diğer Türk boylarıyla, nüfuzlarını 
arttırdılar. Atabegliğin 1286 yılında Moğollar tarafından ortadan 
kaldırılmasından sonra, Salurlar, Salur Türkmenleri adıyla anılmaya başladılar. 
Bölgede kalanlar, Merv ve Serahs civarında hayatlarını devam ettirdiler. Batıya 
göç edenlerse, Anadolu’da kurulan Mengücükler, Eretnalılar ve Türkiye 
Selçukluları'nın hizmetine girdiler. Salurlulardan Kadı Burhâneddin, 
Eretnalıların zayıflamasından istifadeyle, Sivas ve Kayseri bölgesinde kendi 
adıyla anılan bir devlet kurdu (1381)


Bugün birçok oymak, boylara, ailelere baktığımızda Türkmen olduklarına rağmen kendilerini başka milletlere bağlı olduklarını söylemektedirler, bence Diyarbakır, Şanlıurfa, Tuncalı,  Merdin, Van, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kars, Hakkâri, HATAY, İskenderun, Çorum, Yozgat, Elazığ, Bağdat, Musul, 
Erbil, Süleymaniye, Hilla,
Basra ve Irak’ın birçok şehrinde, Suriye, Lübnan, Urdun, Filistin, Colan, 
cenin, DE OLDUĞU GİBİ
 
SALUR
ÜÇOK
Dağ Han Oğulları
Adana, Aksaray (Eyüb ili, Koçhisar), Akşehir, Amasya, Ankara, Aydın, Antep, Biga, Beyşehir, Birecik (Araban, Rum Kala), Bozok (Yozgat, Akdağ, Baltı, Çubuk, Kanak, Sorkun), Çorum (Budaközü, Osmancık), Diyarbekir, Erzurum (Kemah, Rum Kala), Halep, Hama, Hamid, Hüdavendigâr (Bursa), Karaman, Karesi, Kadirli, Kastamonu, Kayseri, Kırşehir, Kilis, Konya, Kütahya, Malatya (Kâhta, Samsad, Gerger, Hısn-ı Mansur=Adıyaman), Maraş, Menteşe, Muğla, Niğde, Saruhan, Sivas, Tarsus (Kosun, Kuştemür, Ulaş), Trablusşam, Urfa.
EYMÜR
ÜÇOK
Dağ Han Oğulları
Adana (Ayas, Dündarlı, Hacılı, Karaisalu, Berendi, Kınık, Sarıçam), Afyon, Aksaray (Eyüb ili), Akşehir, Amasya, Ankara (Ayaş, Bacı, Çubuk, Kasaba), Arapkir, Aydın (Ayasulug, Alaşehir, Bozdoğan, Fota, Güzelhisar, İzmir, Nif, Sart, Tire, Yenişehir), Antep, Beğ S. (Sivrihisar), Birecik (Ank, Merzüman, Suruç), Bolu, bozok (Yozgat), Çankırı, Çemişkezek (Havik), Çorum, Diyarbekir, Ergani, Erzurum (Kemah, Rum Kala), Halep, Hamid, Hüdavendigâr (Bursa), İçel (Anamur, Gülnar, Mud, Silifke, Sinanlu), Karaman, Kadirli, Kas­tamonu (Araç, Daday, Sinop), Kayseri, Kırşehir, Kilis, Kocaeli, Kon­ya, Kütahya, Malatya (Besni, Argovan, Gerger, Hısn-ı Man­sur=Adıyaman, Kâhta, Keysun, Samsad), Maraş (Antakya, Elbistan, Güğercinlik, Keferdiz, Kemer, Yenicekale, Zamantı), Mardin, Mem­biç, menteşe (Köyceğiz, Tavas), Niğde (Develi, Karahisar, Şamardı, Ürgüb), Özer (Payas), Ravendan, Saruhan, Sis (Kozan), Sivas, Tarsus, Teke (Elmalı, Milli Nah.), Urfa.
ALAYUNDLU
ÜÇOK
Dağ Han Oğulları
Adana (Karaisalu), Aksaray (Bekir, Eyüb ili, Koçhisar), Afyon (Karahisar-ı Sahib), Akşehir (İshaklu), Amasya (Ladik), Ankara, Antep, Beğ S. (Sivrihisar), Bolu, Çankırı, Çorum, Erzurum (Kemah, Kuruçay), Halep, Hamid, Hüdavendigâr (Bursa), İçel, Karaman, Kastamonu, Kırşehir, Konya (Turgud), Kütahya, Maraş, Menteşe, Niğde, Saruhan, Sultanönü (Eskişehir), Trabzon, Urfa.
YÜREĞİR
ÜÇOK
Dağ Han Oğulları
Adana (Merkez, Ayas, Berendi, dündarlı, Hacılı, Karaisalu, Kınık, Sarıçam, Yüreğir), Aksaray (Eyüb ili), Ankara, Bayburd (Kelkid), Biga, Birecik, Bozok (Yozgat), Halep, Hamid, Hüdavendigâr (Bursa), İçel (Gülnar, Karataş), Karahisar-ı Sahip (Afyon), Karaman, Kars-ı Maraş (Kadirli), Kastamonu, Kırşehir, Kilis, Kütahya, Konya, Malatya, Maraş (Elbistan), Menteşe (Köyceğiz, Mekri, Pırnaz), Niğde (Şamardı), Özer (Payas), Sis (Kozan), Sivas, Sultanönü (Eski­şehir), Tarsus (Kosun, Ulaş), Teke (Antalya), Trabzon (Kürtün).

Ramazanoğullarının mensup oldukları Üç Oklu Türkmenleri, Moğol istilâsı sebebiyle, 13. yüzyılda Anadolu'ya kalabalık sayıda gelen Türkmen kütleleri arasında bulunuyorlardı. Bu Türkmenler, daimî bir şekilde, Moğollarla mücadele hâlinde idiler. Onlara itaat etmediklerinden dolayı, Anadolu'da da kesin bir iskân sahası bulamadılar. Bundan dolayı Suriye'ye inen bu Türkmenleri, Memlûk Sultânı Baybars, Antakya'dan Gazze'ye kadar uzanan bölgeye yerleştirdi ve kendilerine dirlikler verdi. Böylece bu Türkmenler, Memlûk Devleti'nin en mühim yardımcı askerî kuvvetini teşkil ettiler. Bu sayededir ki, Sultan Baybars, Haçlılar ve Moğollar ile yapılan savaşlarda parlak zaferler kazandığı gibi, Kilikya'daki Ermeni Krallığına da ağır darbeler indirdi.















HASAN ÖCAL YETKİN(Buda bir Türkmen)




ÖZBEK TÜRKÜN ATLI SPORU




ATLAR



DONLARINA,YAŞLARINA,TABİAT OLAYLARINA,HUYLARINA,NESİLLERİNE,HIZLARINA
ALNINDA YER ALAN AKITMALARINA,VUCUDUNDAKİ ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERE,GÖSTERDİKLERİ KAHRAMANLIKLARINA GÖRE ADLANDIRILMIŞTIR.
ÖZELLİKLE BİNEK ATLARINA İNSANLAR GİBİ AD VERİLMESİ TARİH BOYUNCA VE GÜNÜMÜZDE VARDIR.TEKNOLOJİNİN HIZ KAZANMASIYLA BİRLİKTE OTAMOBİL VE TRAKTÖRLER ATLARIN İNSANLARIN ELLERİNDEN UZAKLAŞMASINA NEDEN OLMUŞTUR.









TÜRK ERKEGİNİN İKİ MUKADDESİ.







GÜMÜŞÜ ÇOK OLAN MUTLU OLABBİLİR
TAHILI OLAN RAHAT OLABİLİR
HİÇ BİR ŞEYİ OLMAYAN ANCAK RAHAT UYUYABİLİR.
Sümer ata sözü












12.02.2009 67995

Hiç yorum yok :